Türkçe karşılığı “sadelik” olan minimalizm son dönemlerde tüm dünyada oldukça popüler bir akım haline gelmiş durumda. Kökeni 1960’lara kadar uzanan bu hayat tarzını dünyada en çok benimseyenlerden biri de hiç şüphesiz Japonlar
Minimalizm, karmaşaya, gereksiz fazlalığa ve biçimciliğe karşı bir tepki olarak doğdu.
Özellikle milenyum çağına girdiğimiz günden bugüne kadar olan gelişmeler bizleri kaldırabileceğimizden çok daha fazla yüke ve gereğinden çok fazla eşya edinmeye teşvik eder durumda. Bunun sonucu olarak yaşam alanlarımız tıka basa dolmuş durumda.
Elimizle olanların kıymetini bilip, bununla mutlu olabilmek hayatımıza her anlamda pozitif bir bakış açısı katacaktır.
Küçücük evlerinde, sadece ihtiyaçları kadarına sahip olarak yaşamak Japonlar için oldukça başarılı bir hayat tarzı.
Bu akımı benimsemiş olan Japon evlerinin salonlarından tutun da mutfaklarına kadar tüm odalarında minimalizmin izlerini görmek mümkün...
Japonlara göre böylesine sade bir evde yaşamak ve minimalizmi benimsemek, hem içsel motivasyonu artırıp hem de huzuru tam anlamıyla hissetmeye yardımcı oluyor.
Japonya’nın ülke olarak konumu itibariyle çok fazla deprem ve tsunami gibi doğal afetlerle yüzleşmek zorunda olmaları bu felsefeyi daha kolay içselleştirmelerine neden olmuş olabilir.
Ayrıca Japonların kültürlerinde yer edinmiş olan Zen Budizm’inin de bu sadelikte etkisi oldukça büyük.
Minimalist tarzda dekore edilmiş bir evde yaşamak, gündelik hayatınızda da aynı anlayışı benimsemenizi ve fazlalıklardan kurtulmanızı sağlıyor.
Minimalist dekorasyon tarzının dünyada yaygınlaşmasının bir diğer nedeni de İskandinav mobilya markalarının bu anlayışı benimsemesinden geçiyor. Az güneşli olan İskandinav evlerini daha ferah tutmakla başlayan bu yeni akım şimdi tüm dünyaya yayılmış durumda.