Vampirler, insanların kanını emerek yaşayan mitolojik varlıklardır. Günbatımı ve şafak vakti arasında mezarlarından çıktıklarına inanılır.
Vampir benzeri İblis ve ruhlara dair hikayelerin başlangıcı yüzyıllar önceye dayanır. İlk anlatılar, MÖ 1894 yılında Mezopotamya’da kurulmuş Babil İmparotorluğundan Antik Yunan’lara, İbrani’lerden Roma’lılara kadar uzanır.
Kan emen ve mezarlarından dirilen varlıklara dair efsaneler ise Orta Çağ’da artmıştır.
Günümüzde yaygın olan vampir kültürü ise 18. yüzyılda Balkanlarda ortaya çıkmıştır.
Vampir kelimesinin kökenine dair pek çok teori vardır. Slav veya Balkan dillerinden türediğini düşünülmektedir. Hatta Türk dillerinde ‘cadı’ anlamına gelen terimlerden geldiği bile iddia edilmiştir.
Vampirler, edebiyat aracılığıyla efsanaden popüler kültür öğesine dönüşmüştür.
Bu dönüşümdeki en büyük etken, John Polidori’nin kaleme aldığı vampirlerin konu olduğu ilk kısa öykü 1819 tarihli ‘The Vampyre’ ve Bram Stoker’ın 1897’de yayımlanan romanı ‘Dracula’dır.
Stoker’ın Kont Dracula karakterine, Romanya’nın Eflak bölgesinin voyvodası, 15. yüzyılda yaşamış Kazıklı Voyvoda lakabıyla anılan III. Vlad’in ilham olduğu söylenir.
Roman, ardından gelen pek çok esere ilham olmuştur ve vampirler popüler kültürün önemli bir unsuru haline gelmiştir.